OSMAN BÖLÜKBAŞI’NI ANIYORUZ. Print

Değerli devlet ve siyaset adamı Osman BÖLÜKBAŞIN’I vefatının 17. Yılında Ülkü tek olarak rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhu şad mekânı cennet olsun.

Osman BÖLÜKBAŞI hayatını sadece bu ülkenin insanları ve bu ülke için yaşamıştır. Büyük bir milliyetçi, lider, vatanperver ve yiğit, kabadayı, yürekli, halkın sesiydi. Onu Türk Milleti Anadolu fırtınası olarak tanıdı. Haksızlığa, adaletsizliğe ne pahasına olursa olsun karşı çıktı. Bu uğurda ömrü mahkemelerde geçti, hapis yattı. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük hatiplerinden biriydi.

1913 yılında Kırşehir'in Mucur ilçesinde bağlı Hasanlar Köyü'nde doğdu. Orta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi'nde tamamladı. Türkiye'deki öğreniminden sonra, yükseköğrenimini, Fransa'da Nancy Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü'nde yaptı. Buradan 1937 yılında mezun oldu. 1938 yılında Türkiye'ye dönerek Kandilli Rasathanesi'nde asistan olarak çalışmaya başladı. 1940'ta Haydarpaşa Lisesi'nde öğretmenlik yapmaya başladı. Yurda astronomi ve matematik öğretmeni olarak döndü. 1945 yılında siyasi hayata atıldı. Demokrat Parti'nin ileri gelenleri arasına girdi. Fakat bir yıl sonra Hikmet Bayur, Fevzi Çakmak ve DP muhalif grubundan olan öteki milletvekilleri ile DP'den istifa ederek 1946 yılında Millet Partisi'ni kurdu. Millet Partisi içinde güzel konuşmalarıyla ile ün yaptı. Hikmet Batur’un genel başkanlığında görev aldı. 1950 Genel Seçimlerinde Millet Partisi'nin tek milletvekili olarak Kırşehir'den TBMM'ye girdi. Millet Partisi laikliğe aykırı politika ürettiği gerekçesiyle 1953'te kapatıldı.

Bölükbaşı bunun üzerine Şubat 1954'te bir grup eski Millet Partisi üyesi ile birlikte Cumhuriyetçi Millet Partisi'ni kurdu. Bu partinin genel başkanlığına getirilen Bölükbaşı, 1954 Genel Seçimlerinde bu ilin neredeyse bütün oylarını alarak (tulum yaparak) yeniden Kırşehir milletvekili seçilince, Demokrat Parti hükümeti Kırşehir'i ilçe yaptı ve Nevşehir'e bağladı. Kırşehir 3 yıl boyunca ilçe olarak kaldı. Bu dönemde hükümete sert eleştiriler yönelten Bölükbaşı da Temmuz 1957'de TBMM'ye hakaretten tutuklandı. Kırşehir, Haziran 1957'de yeniden il durumuna getirildi, ancak eski kazalarından Avanos, Kozaklı ve Hacıbektaş Nevşehir’de kaldı. Osman Bölükbaşı’nın köyü Hasanlar köyü de yeniden il olan Kırşehir’e bağlanmayarak Nevşehir’e bırakıldı. Bu durumda, Ekim 1957 Genel Seçimlerinde Bölükbaşı, Cumhuriyetçi Millet Partisi'nden seçilen 4 milletvekilinin arasında yer aldı. Seçim günü hapiste olduğu için milletvekili yeminini Ankara Merkez Cezaevi 10. Koğuşu’nda mahkûmların önünde yaptı.

1958'de DP'ye karşı güç birliği oluşturmak amacıyla CMP'nin Türkiye Köylü Partisi ile birleşmesiyle kurulan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin (CKMP) Genel Başkanlığına getirilen Bölükbaşı, 1959'da 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.

27 Mayıs Darbesi'nden sonra Kurucu Meclis Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Temsilciliği (6 Ocak 1961 - 15 Ekim 1961), 1961 Genel Seçimlerinden sonra koalisyon hükümetine katılmayı reddetti. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Haziran 1962'de, İsmet İnönü'nün kurduğu II. koalisyona katılınca, 28 milletvekiliyle birlikte partiden ayrılarak ikinci kez Millet Partisi'ni kurdu. Bölükbaşı bu partinin genel başkanlığına getirildi. Millet Partisi, Şubat 1965'te Suat Hayri Ürgüplü başkanlığındaki koalisyon hükümetine katıldı. Ancak Bölükbaşı, kabinede görev almadığı gibi hükümete açık eleştiriler de yöneltti.

Bölükbaşı, 1972'de Millet Partisi genel başkanlığından ayrıldı. Yerine eski Genelkurmay Başkanı Cemal Tural geçti. 9 Eylül 1973'te de, 1961'den itibaren Ankara'dan seçildiği milletvekilliğinden istifa ederek aktif siyasetten çekildi. 6 Şubat 2002 tarihinde Ankara'da vefat etti.

Aktif siyaseti bıraktıktan sonra onu hemen hemen her MHP kongresinde rahmeti Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in hemen yanı başında görürdük. Her ikisini de rahmet ve minnetle anıyoruz mekânları cennet olsun.

Emekli Büyükelçi ve eski MHP Ankara Milletvekili rahmetli Deniz Bölükbaşı'nın babasıdır.

ÇOK İYİ KONUŞMACIYDI

Osman Bey, Türkiye'ye gelmiş geçmiş en iyi hatiplerinden biriydi. Konuşmalarını çok iyi hazırlar ve irticalen yapardı. Arasına fıkralar sokar, dinleyenleri çok memnun ederdi…

Osman Bölükbaşı meclis kürsüsünde konuşmaktadır. Muhalif kanattan bir milletvekili kürsüye doğru seslenir.

-Erkek misin sen be!

Osman Bölükbaşı gayet soğukkanlı bir şekilde:

-Ben erkekliğimin zekâtını versem sen bile erkek olurdun.

der ve konuşmasına devam eder.

***

Bir keresinde Bölükbaşı, İsmet İnönü ve İnönü’nün o zamanlar küçük yaşta olan torunu uçaktadırlar ve yan yana oturmaktadırlar. Bu esnada İsmet İnönü’nün torunu dedesine dönüp, “dede, aşağıya ekmek atsam insanlar mutlu olur mu?” diye sorar. Daha İnönü yanıt vermeden Bölükbaşı verir cevabı: ”dedeni atsan çok daha mutlu olurlar!”…

***

‘‘hayatım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim. En kârlısının din ticareti olduğunu gördüm.”

***

İşadamlarına hitaben, “Ah benim aslan görünüşlü, tavşan yürekli büyük sermayem!”

***

Yurtdışında, “Atalarınızın Viyana’da ne işi vardı?” sorusuna cevaben; “Haçlı Seferleri’ne iade-i ziyaret!”

***

“Türkiye’nin hiçbir vilayetinde yüzde 3’ten fazla oy almayan bir partiye mensup milletvekilini iki seçimde de seçen Kırşehir’in, bir içtimai ve siyasi bünye itibariyle anormallik göstermekte olduğunu inkâr etmek mümkün değildir, evet biz açık konuşuruz” şeklinde konuşan Adnan Menderes’e cevaben; “Vilayeti kaldırdınız, bizi de kaldırın da zulmünüz tamam olsun”.

***

Kendi partisinden seçilip başka partiye geçen vekiller için; “Düğünü biz yapıyoruz, gerdeğe başkası ile giriyorlar”

***

Emin Çölaşan’a hitaben: “Atatürk’le tanışmamış olmak, hayattaki en büyük eksiğimdir”.

***

Kırşehir’de kaymakam izin vermediği için tarlada miting yapan Osman Bölükbaşı , ” Mağrur olma Menderes, senden büyük Allah var.”

***

Düzce’deki bir mitinginde 8 saat 35 dakika konuşarak rekor kırmış, Demokrat Parti iktidarına yönelik olarak “iktidar konuşmayı yasakladı, bakışmayı da yasaklamadan önce birbirimizi doya doya süzelim” diyerek kendisini izlemeye gelen kalabalıkla uzun uzun bakışmış.

***

Meydanlarda gürler, büyük alkış alır, fakat oylar sayılınca hep muhalefette kalan Osman Bölükbaşı, dinleyicilerine hep yakınırdı: ‘‘Sizin harmanınız büyük de, taneniz çıkmıyor… Burada beni dinlerken aşka gelip Rahman’ı (Allah’ı) alkışlarsınız, sandık başına gidince şeytana sarılırsınız.’’

***

1950’lilerde millet meclisinde kürsüde konuşurken, demokrat parti milletvekili Hüseyin balık, oturduğu yerden sürekli kendisine laf atınca dayanamayıp, “oynama balık, yutarım seni”

***

12 Mart 1971 tarihinde, komutanlar muhtıra verince, Demirel Başbakanlık’tan istifa etmiş ardından, CHP genel sekreteri Bülent Ecevit de, “bu hareket, bana karşı” diyerek, görevinden ayrılmıştır. Bu gelişmeler üzerine Osman Bölükbaşı: “Azrail adalet Partisi’ne girdi ama cenaze CHP’den çıktı.” diyerek durumu çok güzel özetlemiştir.

***

Bölükbaşı, milletvekili adaylarının, başka partilere transferini önlemek için, seçim sırasında noterden taahhütnameler aldı. Ancak, milletvekili seçilen bazı kişiler, bir süre sonra Millet Partisi’nden istifa etti.

Sürekli ihanetlerle karşılaşan Bölükbaşı, 1973’te, “Erciyes Dağı kadar derdim var. Artık, gemi aslanı gibi lider olmak istemiyorum” diyerek siyaseti bıraktı…

***

Adnan Menderes’in idamı üzerine : ”Adnan Bey’i (Menderes), gerekli zamanda uyarmayan, ona sadece kulluk eden milletvekilleri astırdı. Milletvekillerinin, liderlerin dostu olması, köle gibi hareket etmemesi gerekir.”

***

9 Eylül 1973 günü siyasete veda eden Osman Bölükbaşı, sebebini soranlara, şunları söyledi: “Yüzünde, göz izi yok sanarak, siyaset denilen Leylâya gönül verdim. Sonradan anladım ki; benden önce, kırk bin kişinin nikâhından geçmiş.”

***

1975’te, Senato seçimleri sırasında, AP’den adaylık teklifi gelince kendilerine teşekkür eden Bölükbaşı şu cevabı verdim: “Halkın, gönlünde bayrak gibi direğe çektiği insanlar, başkasının koltuğu altına giremez.”

***

”Çoğu insan, siyaseti makam ve mevki için yapar. Benim, o işlerde hiç gözüm olmadı. Çünkü imanım padişahtır. Ben de onun veziriyim. Bundan büyük rütbe olur mu?”

1977 yılı Aralık ayında, Adalet Partili 11 milletvekili, bakanlık uğruna CHP’ye geçer. Ardından, bir gensoru önergesi ile Demirel Hükümeti düşürülür. Bu olaydan hemen sonra, Süleyman Bey’e “geçmiş olsun” ziyaretinde bulunana Osman Bölükbaşı, Kendisine, şunları söyler: “Süleyman Bey, üzülme. Benim bağrım, ihanetin Karacaahmet Mezarlığı’na döndü. Senin bağrındaki ise, daha köy mezarlığı.”

***

12 Eylül 1980 İhtilâli öncesinde, devrin Başbakanı Süleyman Bey’i ziyaret ederek, kendisine şunları söyler: “Süleyman Bey, görüyorum ki sel geliyor. Önünde durma, kenarında dur.”

***

”Siyasi hayatımda beni en çok üzen, ne zaman konuşmaya başlasam İsmet paşanın kulaklığını çıkarıp masaya koymasıydı.”

***

Patırtılı gürültülü geçen bir oturumdan sonra İsmet İnönü, Bölükbaşı’yla soruyor:

“Eeee Bölükbaşı, sen bize de muhaliftin… Söyle bakalım hangi devir daha iyi?”

Bölükbaşı bu, laf altında kalır mı?

“Paşam, sizin devir de baklava börekle yutulur cinsten değildi!”

***

”12 Eylül sonrasında tutuklanan milliyetçi gençlerin hali beni çok üzdü. Devleti korumakla mükellef olan kurumlar vazifelerini yapsaydı, milliyetçi gençlerin başı belâya girmezdi.”

***

12 Eylül sonrası kurulan partiler için değerlendirme yapan Bölükbaşı ANAP için şunları söyler ve haklı çıkar : “ANAP, bulunmuş eşya deposu gibi. Bilirsiniz, tramvaylarda, otobüslerde bulunan her çeşit eşya, bir ambarda depolanır. Bunların içinde, ayakkabılar, şapkalar, cüzdanlar ve aklınıza ne gelirse her şey vardır. Ayrıca bunların, birbiriyle bağdaşacak hiçbir yanı yoktur. Tesadüfen bir araya gelmişler, dağılacaklardır.

***

”Şimdi bir başka siyasi ile ilgili değerlendirmemi yapıyorum. arif olan anlar: Şeytan öldü, evliya oldu.”

***

“Tansu Çiller’i nasıl buluyorsunuz?” diyorlar. Ben de onlara şunu söylüyorum: “Ağam bir hâtun aldı, belâyı satın aldı.”

***

”Biliyorsunuz, ben bu milleti severim. Bilirim ki, bu millet de beni sever. İkimizin bu hali, birbirini sevip de, evlenemeyen oğlanla kızın kaderine benziyor.”

***

”Ben iki şeye şaşarım: Yedi devirde kavga ettim, beni nasıl yaşattılar; siyasete girdiğim gibi çıktım, bu nasıl oldu?”

Demirel’in yeni yeni parladığı yıllar. Partisiyle birlikte Kırşehir’e gider. Kalabalık, izzet, ikram, deve kesmeler ve alınan reaksiyon ziyadesiyle mutlu eder Demirel’i. Sonra da Bölükbaşı memleketine gider. Hemen şakşakçılar Demirel’e raporu verir. Bölükbaşı’nın memleketinde sana deve, ona koç kestiler. Seni daha iyi ağırladılar derler.

Demirel Bölükbaşı’nı bir yerde görür, yanına gider üstat memleketinde bana çok iyi davrandılar. Deve kestiler, sağ olsunlar der. Sonrada inceden ayar vermek için üzüntülü bir şekilde duydum ki sana da koç kesmiş hemşerilerin, ayıp etmişler der.

Bölükbaşı yine kendinden emin şekilde Demirel’ e döner ve “Evlat, bizim oralarda deveye deve, koça koç keserler” der.

***

“Zengini hayırsız evlat, memuru süslü avrat, siyasetçiyi kuru inat batırır”.

***

“İnsanın sağlamı, çürüğü çıplak baldırla sarı altın karşısında belli olur”.

***

“Evlilik insan hayatının en büyük kumarıdır. Bu kumarda kazandığını söyleyen bazı yalancılara rastlanır. İlk günlerde döperle (dopink veren) kazanırsın, sonunda floş ruayelle (kumar) kaybedersin. Bu yüzüğün esareti, cellâdın kemendinden daha acımasızdır. Hayattaki en pahalı hovardalık evliliktir”.

***

“Yerin mevkii oturandan gelir. Adam olan oturduğu sandalyeden şeref almaz, ona şeref verir. Adam vardır kırık sandalyede bir Fatih, bir Kanuni gibi oturur. Adam vardır en parlak sandalyede bir yığın saman gibi oturur”.

***

“Para da insanlar gibidir. Kimden iltifat görürse onda toplanır. Ben hiç yüz vermediğim için gelen gitti, gelen gitti. Tıpkı politikadaki vefasız talebelerim gibi”.

***

Bölükbaşı Kızılay’da dolmuş durağında beklerken kendini tanıyan bir vatandaşın “siz de mi dolmuş kuyruğunda sıra bekliyorsunuz?” sorusuna karşılık şunu söylemiştir “ne yapalım yavrum zamanında cebimizi doldurmadık şimdi dolmuşu dolduruyoruz”.

***

“TRT’nin partizanlığına karşı çıktım, adımızı Tırt Osman’a çıkardılar. Hırt’ı çok olan memlekette varsın bir de tırt olsun”.

***

“Bir siyasi parti, muhalefetteyken nişanlı bir kıza benzer. Dili tatlı olur. Uyandırdığı ümitler insanı hayali bir saadet âleminde bir beşik gibi sallar”.

***

“Koltuğunun altında haç taşıyan, fakat hacı görünmeye çalışan, gâvur diye öldürüp, şehit diye namaz kıldıran siyasetçilerden sakınılmalıdır”.

***

“Demokrasi mücadelesinde ahlak ve fazilet imtihanın da çok düşük not alanlar günün birinde muarızlarına karşı edep ve nezahet müdafiliği yapmaya kalkıştıkları takdirde “güveyi evine gebe olarak gelmiş olmasına rağmen, kayınvalidesinden küpe takmak üzere kulağını deldirmesine müsaade isteyen hain gelin” gibi tiksintiyle karşılanır”.

***

“Seçimlerde vatandaşın oyu, hesabı tarih ve Allah Teâlâ huzurunda verilecek bir millet emanetidir”.

***

“Bizler TBMM kapanacağına, dört günlük hayat defterimiz kapansın diyenlerdeniz”.

***

“Kimse Türk milletine tepeden bakmasın, memleketi bir vakıf kendisini de mütevelli sanmasın”.

***

“Ben Anadolu’nun boz toprağının uşağıyım. Sarayım çalı dibidir. Siyasette davam, hayattan nasibini almamış, benzi sarı ve boynu büküklerin davasıdır”.

***

“Siyasi hayatta vefa ve sadakat, karaborsada bile bulunmayan bir metaya döndü”.

***

“Hasmın güllesi tesir etmez, ama dostun bir fiskesi yıkar beni”.

***

“Gördüğüm vefasızlık, nankörlük ve ihanetler gönlümde sızısı bir türlü dinmeyen yaralar açmıştır. Bağrım Karacaahmet Mezarlığına dönmüştür”.

***

“Bunların en temizi genelevden emeklidir. Kırk orospu bir araya gelse böyle bir piç doğuramaz”(siyasette karşılaştığı bazı şahıslar için).

***

“Düğünü biz yapıyoruz, gerdeğe başkası ile giriyorlar. (Bölükbaşı’nın partisinde seçilip, sonradan başka partilere geçenler için)

***

Miting meydanlarında Bölükbaşı’nı coşkuyla dinleyen büyük kalabalıkların, seçim sandığında partisine oy vermemeleri konusunda Bölükbaşı şunları söylemiştir: “Bizim tanesi çıkmayan harmanımız boldur. Sapı uzun, tanesi kıt Türk milleti; meydanlarda veriminiz bol, benden alkışlarınızı esirgemezsiniz, ama sandık başına gidince başkasına oy verirsiniz.”

***

“Bizim kümeste tavuk çok… ama hep başkalarının folluğuna yumurtluyorlar”.

***

“Bu millet Bölükbaşı’nı alkışladı; İnönü’yü karşıladı; oylarını Menderes’e verdi”.

***

“Meydanlarda rahman diye alkışlarsınız, sandık başına gidince şeytana sarılırsınız”.

***

“(Doğru söylüyorsun diyen kalabalıklara):Ben doğruyum ama ne çare, ah birde sizi doğru yola getirebilseydim, harmanı bol tanesi az milletim”.

***

Behiye Aksoy’a ithaf en,

Bende saç ağarmış, gönül tüter mi,

Kül olmuş sinemde çiğdem biter mi ,

Viran yerde ahu bülbül öter mi,

Geçelim güzelim gel bu sevdadan”

Dörtlüklerini yazmıştı. Bunları Behiye Aksoy İçin mi yazdınız diye soranlara Osman Bölükbaşı şu cevabı vermiş ; ”Eli elime değmedi ama lafı anamı belledi”

***

Osman Bölükbaşı, siyaset sahnesinden rüzgâr gibi geçti. 1972 yılında MP Büyük Kongresi sırasında, “Artık enerjim tükendi. Gemi aslanı gibi lider olmak istemiyorum. Ama, beni peşinen ölüme mahkum etmek istiyorsanız, yine genel başkan seçin.” diyordu.

***

Bölükbaşı, bir büyük hayâ kırıklığı içindeydi. Kimin elinden tutmuşsa, onun ihanetiyle karşılaşmıştı. 1950’de, MP’den tek başına milletvekili oldu. 1954 ve 1957 seçimlerinde kendisiyle birlikte, parlamentoya yeni isimler taşıdı.

***

1961, 1965 ve 1969 seçimlerinde de Bölükbaşı’nın sayesinde parlamentoya giren milletvekilleri oldu. Ama, seçilenlerin çoğu, parti değiştiriyordu. MP lideri, bir tedbir olsun diye, 1969 seçimlerine giren adaylardan, istifa etmeyeceklerine dair noter taahhütnamesi alıyordu.

***

Bölükbaşı’ndan “Leyla’ya elveda

***

Fakat seçimlerden sonra bu taahhütnameler unutuldu. Bazı milletvekilleri, MP’yi terk etti. Bölükbaşı da, o taahhütnameleri dosyalarından çıkarıp, kamuoyuna açıkladı. Bunun, hukuk” bir yaptırımı yoktu. Ancak, söz konusu taahhütnameler karşısında, kamuoyu çok duyarlı olmuştu.

***

Tüm bu olaylar, Bölükbaşı’nı siyasetten soğutmuştu. Artık, “Leyla’sına elveda demek istiyordu. 14 Ekim 1973’de yapılacak seçimleri dahi beklemeden, 9 Eylül 1973 günü hem partisinden, hem de milletvekilliğinden istifa etti.

***

Artık, “Anadolu Fırtınası” dinmişti. Koca Bölükbaşı, o gün bugün şunları mırıldanır:

Kulluk, g”ran (ağır) geldi dünyada kula,

Hürriyet aşkı ile düştük bir yola,

Sonunda leylâmız gitti bir pula,

Bize inkisârı (kırgınlık), hicrânı (keder) kaldı