2023 DERGİSİ YAYIN HAYATINI SONLARDIRDI Print

 

İç ve Dış politikaya dair ciddi analizler yapan, Ülkemizde ve çevremizde olabilecekleri önceden öngören ve analiz eden, isabetli uyarılarda bulunan 2023 Dergisi 182. sayısından sonra yayın hayatına son vermiştir. Ciddi stratejik analizler yapan bu derginin yayın hayatına son vermesi ülkemiz açısından büyük kayıptır. Elektronik ortamda dahi olsa Derginin yayın hayatını sürdürmesinde ülkemiz açısından büyük yararlar vardır. Son yaşanan demokrasimize kasteden darbe girişimi bunun en önemli göstergelerinden biridir. Türkiye de ciddi anlamda stratejik analiz yapan kuruluş ve yayın organı maalesef neredeyse kalmamıştır. Strateji Kuruluşu ve onun yayın organlarının çoğu büyük oranda ciddi analizler yapmak yerine durumdan vazife çıkararak doğru yanlış her alınan karara destek verici tarzda bilimsellik ve objektiflikten uzak sözde analizler yayınlamaktadır. Ülkemizin ciddi anlamda objektif iç ve dış politika ile ilgili analizler yapan strateji kuruluşlarına ve dergilere ihtiyacı vardır. Bunları ortaya koyacağı analizlerden en çok yararlanacak olanlar ülkeyi yönetenler olmalıdır.ÜLKÜTEK

 

 

2023 dergisinin yayın Koordinatörü ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü M. Ragıp VURAL veda yazısında aşağıdaki tespitlerde bulundu;

“Türkiye’de bilginin bugünle mukayese edildiği takdirde hayli kıymetli olduğu bir dönemde yayın hayatına başlayan 2023 dergisi, 182. sayısına ulaştı. Dergiyi çıkarma hazırlıklarını yaptığımız günlerde doğrusu uzun soluklu olmasını istiyor, ama bunda ne derecede başarılı olacağımızı da kestiremiyorduk. Nihayetinde “Bismillah” deyip bir işe başladık ve zaman zaman sorunlar yaşayarak, zaman zaman iyi niyetli hatalar yaparak, okuyucularımızla birlikte dergimizi 182 sayı devam ettirebildik. Bir önceki cümleden de anlaşılacağı üzere; şu an için 2023 dergisinin 183. sayısı çıkmayacak. Yâni bu uzun soluklu yolculuğun sonuna gelindi. Gönül isterdi ki 2023 yılına kadar yayın hayatımızı sürdürebilelim, ama pek çok sebepten ötürü maalesef bu gerçekleşmedi. 2023’ü çıkardığımız yıllar boyunca Türkiye merkezli bir bölge ve dünya okuması yapmak, 2023 yılında her yönüyle gelişmiş ve güçlü bir Türkiye hedefine kendi çapımızda bir katkı sunmak temel gayelerimizdi. Şimdi geçmişe dönüp bakınca bu hedefimizi kısmen de olsa gerçekleştirmiş olduğumuzu düşünüyorum. Tabiî ki daha birçok şey yapılabilirdi ama biz imkânlarımız, yeterliliklerimiz ve yeteneklerimiz çerçevesinde elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık, bunda da büyük ölçüde başarılı olduğumuzu düşünüyorum.

“Gün çekilmez olunca dün özlem ile hatırlanırmış”, biraz böyle olacak ama henüz vasatın egemenliğini ilân etmediği, mâbetlerin yerini AVM’lerin tamamen almadığı, siyasetçinin ahlâklısının arandığı bir dönemde yayın hayatına başlamıştık. Kimse inançların, değerlerin pazar payına göre yatırım hesabına girişmemişti henüz. Mukayeseli bir değerlendirmeye tâbi tutulduğunda her şeyin; ama özellikle bilginin, edebin, erdemin, samimiyetin bir ağırlığı vardı hayatın karşısında. Sanki insanların hâfızası da biraz daha güçlü idi, sanki biraz daha meraklı idiler dünyada olup bitenlere. Belki biraz da naifçe ama sanki insanlar dünyanın değiştirilebileceğini düşünüyorlardı. İşte böylesine bir dünde çıktık, dedim ya, mukayese edildiğinde bugünle özlemle yâd ettiğimiz günlerde. Okunacak köşe yazıları vardı, merakla yolu gözlenen dergiler… Gazeteciler başbakana akıllarına gelen her türlü soruyu sorabiliyordu yâhû! “Biz henüz düşünmeden siz yapıyorsunuz” diyen tipler o günlerde de yok muydu? Vardı tabiî, ama sayıları bu kadar fazla değildi ve talepleri bugünlerle kıyaslandığında hayli abartısızdı.

Dedik ya “gün çekilmez olunca dün imdada yetişirmiş”, güzel günlerdi ve 2023’ün ilk sayısını Mayıs 2001 tarihinde çıkardığımızda “Dünya Dönüyor, Kimin İçin?” diyerek işe başlamıştık. “Başka bir dünya mümkündür” diyorduk ve Allah biliyor buna da inanıyorduk. Paranın dininin, îmânının olduğu bir dünyaydı; mazlumun sesinin gür çıktığı, zâlimin giderek gücünü yitirdiği bir dünya özlemimizdi. Sonra 11 Eylül saldırıları gerçekleşti, ABD Afganistan’dan sonra Irak’ı işgal etmek istiyordu. Bu tarihlerde günümüz Türkiye’sinin temelleri atıldı. Belki de Haruki Murakami’nin 1984 isimli romanında anlattığı gibi paralel Türkiye aşama aşama gerçekleşti. Bu arada hem Irak’ın işgalini, BOP’u, Ilımlı İslâm Projesi’ni, şimdilerde herkesin “bizi kandırdılar” diyerek birlikte işledikleri bütün günâhları ve suçları üzerine yıktıkları cemaati eleştiren sayılar çıkardık. AB’ye tam üyelik müzakerelerinin başladığı bir âlây-ı vâlâyla ilân edildiğinde, müzakerelerin Türkiye’ye tam üyelik perspektifi sunmadığı uzun uzun değerlendiren makalelere yer verdik. Annan Planı’na “Hayır” dedik, AB’nin Rumları adanın tümü adına AB üyeliğine kabul etmesine itiraz ettik. O sırada Kıbrıs’ın stratejik bir ehemmiyeti olmadığını söylüyordu anlı şanlı stratejistlerimiz televizyonlarda, Türkiye’nin çok yakında gerçekleşecek AB üyeliği için bu zehre içmemizi tavsiye ediyorlardı. PKK ile müzakereler başladığında, Türk Dünyası unutulup bütün enerji Batı’ya ve Ortadoğu’ya harcandığında biz aylık olarak çıkmaya devam ettik. Her sayımızda bir şeyi anlatmaya çalıştık, bazen dönüp tekrar değerlendirmeye aldık. Arap Baharı patlak verdiğinde demokrasi taleplerini destekledik ama Libya’da, Suriye’de yaşananları şiddetle eleştirdik, Batı’nın bölgeyi kaosa sürükleyecek planları devreye alarak “devrimi çaldığını” dile getirdik. Türkiye’nin bu süreçte takındığı tavrı ise hep eleştirdik. Bu tavrın ötesi berisi düşülmemiş ve romantizmden beslenen siyasal İslâmcılık’tan mülhem olduğunu ifâde ettik.

Bütün bunların biraz da “bölgede bir şeyler oluyor, biz geride kalıyoruz” düşüncesiyle ve rol çalma telâşının retoriğe egemen olmasıyla ortaya çıkan aşırı bir durum olduğunu düşündük. Muhammed Ali’nin cenaze töreniyle bir anoloji kurulacak olursa, kameralar orada iken arz-ı endam edip bir sonu kişisel bir gösteriye çevirmek istemek gibi, ama Türkiye’yi küçük düşürerek gerisin geriye dönmek gibi… Arap Baharı sürecinde Türkiye’nin özellikle Suriye ekseninde çok sert müdahalesinin bu durumdan tek bir farkı vardı; ABD’de bir cenaze törenine katılmadan geri dönmüştünüz, ama Suriye’de binlerce, on binlerce, yüz binlerce cenaze töreni vardı katılmadığınız ve geri dönmek için vakit epey geçti.

Bu ve bunun gibi son 15-16 seneye damgasını vuran pek çok hâdiseye 2023’ün sayfalarında yer vermeye çalıştık. Tarihe, medeniyete, İslâm’a, Doğu’ya, Türk’e nazar edip farklı konularda okuyucularımızı kıymetli yazarlarımızla buluşturmaya çalıştık. Pek çok başlıkta makaleler yayınladık ama belirli konuları da sürekli gündemde tutmaya çalıştık.

Geride bıraktığımız 182 sayıda pek çok kıymetli ismin yazılarına yer verdik, pek çok kıymetli söyleşi yayınladık, genç arkadaşlarımıza düşüncelerini ifâde etme imkânı tanıdık. Bu süreçte bize destek olan bütün yazarlarımıza -hepsinin ismini zikretmeye imkân olmadığından- toplu olarak yürekten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Kimi yazarlarla yollarımızın ayrıldığını, kimi yazarların düşüncelerinde büyük değişim olduğunu bu süreçte gördük; ama olsun, biz onlara da çok teşekkür ediyoruz. Nihayetinde dergiler kimi zaman kişisel kimi zaman ise toplumsal, bölgesel ve küresel bir seyir defteridir. Biz 182 sayıda hem ülkemizde hem de dünyada neler olduğuna, insanlığın nereye gittiğine dair epey önemli tespitler içeren notları tarihe emanet ettiğimizi düşünüyoruz. Bu süreçte pek çok insanın kafasındaki soru işaretlerine de cevap ürettiğimize inanıyoruz. Bir insanı hedeflemiştik çıkarken, bir tek insanı, Türkiye’nin kaderinde etkili bir yerdeki ya da ileride öyle bir yere gelecek olan insandı hedefimiz. Bu insanı karar alırken Türk milleti zaviyesinden meselelere bakma hassasiyeti göstermeye 2023’te yer alan yazılar üstünden vesile olursak, maksat hâsıl olmuş olacaktı. Dileriz bu mütevazı hedefi gerçekleştirmişizdir.

M. Ragıp VURAL derginin yayın hayatına son verme gerekçesini ise şöyle açıkladı;

“Neden kapandı? sorusuna da belki burada kısaca cevap vermek gerek. Öncelikle tahmin edildiği gibi maddî sorunlar, ama en önemlisi, artık Türkiye’de bilginin bir kıymet ifâde etmemesi. Belki 1984 yılını çoktan geride bırakmıştık ve paralel 1984 yılında da değiliz ama Orwell’in 1984 romanında anlattığı şekliyle Doğruluk Bakanlığı vazifesini çok iyi yapıyor. Herkes günün şartlarına göre üretilen yeni sloganı bir amentü gibi tekrarlamaktan öylesine memnun ve bu sloganın gönüllü propagandisti ki gerçeği aramakla ya da en azından soru sormakla artık kimse ilgilenmiyor. Böylesine bir ortamda 2023’ü gerek finansal, gerek moral ve motivasyon açısından devam ettirmek bizim için hayli zor bir hâle geldi. Aslında son 1 senedir direnmeye çalıştık ve “yeni bir dinamizm ile yola devam edebiliriz” umuduyla gayret gösterdik ama olmadı.

Uzun bir yolun sonuna geldik, “buraya kadarmış” diyerek 2023’ü bundan sonra basılı olarak yayınlamama kararı aldık. Belki internet üstünden yayına devam edebiliriz, ama bu hususta da henüz bir karar verebilmiş değiliz. Dolayısıyla “bazen geldiğin yeri hedefe aldığın mesafeye göre değerlendirmek daha doğrudur” şiârınca diyoruz ki, belki 2023’e ulaşamadık, ama 16 sene yayın hayatında kalmayı başararak ve hiç aksatmadan dergiyi çıkararak önemli bir iş yaptık.

Yazının sonuna geldik: 182 sayıdır size buradan seslendim, kimi zaman öfkemi yansıttım kimi zaman tahminlerimi, şimdi içimdeki burukluğu yansıtmamaya çalışarak hepinize veda etmek ve teşekkürlerimi iletmek istiyorum.”

 

Ülkemizin ciddi anlamda objektif iç ve dış politika ile ilgili analizler yapan strateji kuruluşlarına ve 2023 gibi dergilere ihtiyacı vardır. Bunları ortaya koyacağı analizlerden en çok yararlanacak olanlar ülkeyi yönetenler olmalıdır. Bu analizler en çok İktidarda olanlar için gereklidir. Duyurulur. ÜLKÜTEK