VATAN ELDEN GİDİYOR, FARKINDA MISINIZ? PDF Print E-mail
Tuesday, 10 June 2014 11:17

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli,"Şayet devlet yaşayacaksa, şayet millet var olacaksa, bayrak direğine tırmanacak kadar cüretkâr olan bir sefilin, tam alnı çatından devrilmesi de haktır, helaldir, hukuktur, mahşeri vicdanının şaşmaz adaletidir. Şunu biliniz ki, bayrak iniyorsa, bayrak düşüyorsa, bayrak soluyorsa işgal var demektir. Bayrak indirilirken seyreden varsa, sessizliğe gömülenler görülüyorsa korkaklar, namertler işbaşında demektir. Bayrak hakaret görüyorsa, bayrak küçümseniyor, alaya alınıyor, kanlı ellere terk ediliyorsa; vatan esaret altına girmiş demektir."dedi.

MHP Lİderi Bahçeli,"Diyarbakır’da görev yapan 2.Hava Kuvvet Komutanıyla Genelkurmay Başkanı istifa edecek kadar erdemli ve onurlu olmayı deneyecekler midir?

 

Genelkurmay Başkanlığı’nın konuyla ilgili dün yaptığı açıklama ise, özrün kabahatten ne denli büyük olduğunu gözler önüne seren çevir kazı yanmasın türünden bir beyanattır.

 

Neymiş efendim, çocuklar ve kadınlar kullanılarak provakatif eylem yapılmış.

 

Neymiş efendim, tahammül sınırlarını zorlayan bu tür eylemlere karşı serikanlı davranılmaya gayret edilmiş.

 

Genelkurmay Başkanlığı açıklamasının sonunda mizah gibi, şaka gibi, milletimizin zekasını hafife alan ve komedi dizilerine malzeme olacak bir ifade vardır ve aynen şöyledir: “Hiçbir kişi veya grubun şanlı Türk Bayrağını dalgalandığı gönderinden indiremeyeceğinin bilinmesi kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

 

Teröristler bayrağımızı indirdikten yaklaşık 24 saat sonra aklı başına gelen Genelkurmay Başkanlığı hala ve ısrarla; hiç kimsenin bayrağımızı dalgalandığı gönderinden indiremeyeceğini söylemektedir.

 

Sayın Genelkurmay Başkanı geçiniz bunları; vaziyeti kurtarmak namına paylaştığınız görüşleri yazılı şekilde milletimize değil, Diyarbakır’daki hain direkteyken söyleyecek ve gereğini anında yapacak mertliği gösterecektiniz.

 

Sayın Paşa; sizler Ankara’da saltanat sürüp Başbakan’ın peşinden sürüklenirken, bayrak düşüyor, vatan elden gidiyor, farkında mısınız?

 

Bayrak inerken serinkanlı olabiliyorsanız, namus ve şeref elden giderken de herhalde soğukkanlılığı elden bırakmazsınız."

Bahçeli'nin grup toplantısı konuşmasından önemli satırbaşları aşağıda verilmiştir.

 

 

 

Başbakan ve hükümeti ise fuzuli işler oyalanmakta, 17-25 Aralık’taki parmak izlerini karartmanın, delileri yok etmenin, adaleti kösteklemenin peşindedir.

 

Bu arada, 24 Şubat’ta sanal medyaya düşen Başbakan Erdoğan ile gıpta edilecek akıl sahibi olan mahdumu arasındaki para sıfırlama temalı konuşma TÜBİTAK tarafından incelenmiştir.

 

Sonuçta TÜBİTAK malum diyaloglara montaj demiştir.

 

Bilimin yüz karalığı klasmanında akademi unvanını alan bu kurum, AB Eski Bakanı’nın bir gazeteciyle yaptığı ve Bakara Ayetimizle dalga geçen konuşmalarına da montaj teşhisi koymuştur.

 

TÜBİTAK gibi bir kurumun, 17-25’le kararması, emir komutayla rüşvetin, ahlaksızlığın ve hırsızlığın izlerini silmeye memur edilmesi büyük bir ayıptır.

 

İlgisiz alakasız yerlerden toplanarak TÜBİTAK’ta görevlendirilmiş AKP’li memurlar sadece kendilerine değil, sadece kurumlarına değil, milletimize ve ülkemize de yazık etmişlerdir.

 

Rüşvetin aparatları, rüşvetin kapakçıkları, rüşvet hattının nöbetçileri Başbakan talimatlı temizlik işine soyunmuşlar, menfaat karşılığında kararlarını satmışlardır.

 

TÜBİTAK da bu kadar ucuz, bu kadar basit, bu kadar ucube bir kurum olduktan sonra vay halimize demek için her sebebimiz vardır.

 

İnternete düşen konuşmaları hece hece montaj diyerek aklamaya çalışanlar, hece hece varsa vicdanlarını, kelime kelime varsa beyinlerini Başbakan’ın kullanımına devretmişlerdir.

 

Hisleriyle konuşan, hisleriyle tespitte bulunan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı’na montaj daha önceden gaipten malum olmuştur.

 

Ve son hamleyi, son vuruşu TÜBİTAK yapmıştır.

 

Hatırlarsanız, Başbakan parlak zekâlı oğluyla konuşmasını ‘montaj, dublaj, piyes’ diyerek inkâr etmişti.

 

‘Kriptolu telefonlarımı dinlediler’ diyerek kıyameti koparmıştı.

 

Akaracı makaracı ve rüşvet afyonu yutmuş Bakan da hakkındaki iddiaları reddetmiş, ne var ki telefonda konuştuğu gazeteci dostu olanlardan dolayı özürler dilemişti.

 

Yani TÜBİTAK’ın montaj dediğini taraflar doğrulamıştır.

 

Şüphe etmiyoruz ki, gerçekler elbet bir gün bağımsız ve tarafsız mahkeme nezdinde ortaya çıkacak ve çıkarılacaktır.

 

İşte o zaman el mi yaman, bey mi yaman herkes anlayacaktır.

 

İşte o zaman rüşvete haram podyumunda modellik yapanların foyası ortaya çıkacaktır.

 

Başbakan’ı bakalım TÜBİTAK mı kurtaracak, bakalım havuza para yığarak üçüncü havalimanı ihalesini kelepirden kapan ve millete küfrederek hazineyi boşaltan dönemin işadamları mı elinden tutacaktır?

 

Belediye başkanı seçilen mimli ve sicilli bölücüler, henüz göreve başlamadan tahriklerini sıralamaktadır.

 

Ağrı’da milli mücadele kahramanımız merhum Kazım Karabekir’in isminin, verildiği caddeden silineceğini bölücülüğün sinsi ve köşesiz ismi peşinen duyurmuştur.

 

Bu zihniyet sanıyorum atalarının, mesela; Mıgırdıç Hirimyan veya Paul Terziyan’ın isimlerini Kazım Karabekir’in yerine yazacaktır.

 

Güroymağa Norşin, Aydınlar’a Tillo denilirse ve yerleşim yerleri isimleri birer birer değiştirilip TC ifadesi bile kamu kurum ve kuruluşlarından sökülürse, en sonunda sıra Kazım Karabekir ve hatta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e kadar gelecektir.

 

Ne olursa olsun, milli mücadele yıllarında Ermeni çetelerine dünyayı dar eden kahraman komutanımız, devlet ve siyaset hayatımızın güzide ismi merhum Kazım Karabekir’i hiç kimse Türk milletinin hafızasından silemeyecek, çıkaramayacaktır.

 

Son günlerde Diyarbakır başta olmak üzere, ülkemizin değişik il ve ilçelerinde baş gösteren terörist saldırılar, bölücülerin isyan teşebbüsleri Başbakan ve hükümetinin sunduğu geniş imkanlardan ilham almaktadır.

 

Teröristler ülkemizi yakıp yıkmaktadır.

 

Özellikle Van’ın Çatak ilçesi Övecek Köyü yakınlarında görüldüğü gibi, PKK tabela asmakta, yol ve kimlik kontrolü yapmakta, vergi adı altında haraç almaktadır.

 

İnsanlarımız kaçırılmakta, huzurumuz baltalanmaktadır.

 

Karakol, kalekol ve baraj inşaatlarına düzenli ve sistematik eylemler icra edilmektedir.

 

Hepsinden önemlisi, burası çok mühimdir, bağımsızlığımızın sembolü, milli şeref ve namusumuzun simgesi, kardeşliğimizin timsali Ay Yıldızlı Al Bayrağımız çekildiği gönderden indirilmektedir.

 

Diyarbakır’daki olaylarda ölen PKK’lıların ardından, yüzleri kapalı PKK’lı bir grup doğu hava sahamızı koruyan 2.Hava Kuvvet Komutanlığı’nın etrafını sarmıştır.

 

Bu gruptan öne çıkan bir hain, komutanlığın tel örgülerle çevrili duvarını aşmış, sonra bahçesine girmiş ve ne acıdır ki orada bulunan bayrak direğine tırmanarak şehidimizin emanetini, varlığımızın nişanesini şerefsizce indirmiştir.

 

İnen bayrağımız eşkıya sürüsü tarafından yerlerde sürünmüştür.

 

17-25 Erdoğan soruyorum sana, bu olanlardan dünkü sözlerinden başka, en ufak rahatsızlık duydun mu?

 

‘Asker, komutan bedel ödeyecek’ diyorsun da, asıl bedel ödemesi gerekenin sen olduğunu niçin itiraf etmiyor, edemiyorsun?

 

Bugün grup kürsüsüne çıkıp; eften püften konuşmaktan, atıp tutmaktan başka ne yapmayı planlıyorsun?

 

Yoksa oturduğun yerden sinsi sinsi gülümseyerek, “hadi çocuklar, hadi evlatlarım, biraz daha gayret edin, nasıl olsa finale yaklaşıyoruz” diyerek bayraksızlara, vatansızlara, millet nedir bilmeyen alçaklara sevgi ve sempati mi gösteriyorsun?

 

Lütfen dikkat ediniz, indirilen, yerlerde tekmelenen, çiğnenen bayrağımız 2.Hava Kuvvet Komutanlığı’nın bahçesinden, güpegündüz gasp edilen sancağımızdır.

 

Ve sancak düşerse vatan düşecektir.

 

Bu oluyorken, 2.Hava Kuvvet Komutanlığı’nda hiç mi duyarlı, hiç mi helal lokma yemiş, hiç mi kalbi vatan ve bayrak sevgisiyle çarpan bir asker çıkıp da şerefsize gününü gösterememiştir?

 

Türk bayrağını dahi korumaktan aciz bu komutanlık personeli o esnada nerededir, hangi mahzendedir, nöbetçiler neyle uğraşmaktadır, pilotlar nereye uçmuştur?

 

Böyle bir acziyet, böyle bir yenilmişlik, böylesi bir sinmişlik nasıl izah ve tevil edilecektir?

 

Farz edelim ki, düşman saldırmış, her tarafı çevrelemiştir; bu durum da silahlar tek kurşun atmadan teslim mi edilecektir?

 

Bayrağını muhafaza edemeyenler, bilen varsa söylesin, hava sahamızın güvenliğini nasıl teminat altına alacaktır?

 

Hadi müzakereci Başbakanı geçtik diyelim; Genelkurmay Başkanlığı karargâhında terör örgütü mensuplarının ölüm haberlerini yayımlamakla meşgul omzu yıldızdan görülmeyen zevat acaba bu gelişmelerden hiç mi vicdan azabı duymamaktadır?

 

Milli namusumuzu temsil eden bayrağımızı korumaktan bihaber komutanlar, yarın makamlarına kadar gelerek silah çeken teröristler olduğunda ne yapacaktır?

 

O zaman da, çözüm ziyan olmasın, kimse darılmasın, kimse kırılmasın, kimseler yanlış anlamasın diyerek pısırıklığı, pasifliği devam mı ettireceklerdir?

 

Diyarbakır’da görev yapan 2.Hava Kuvvet Komutanıyla Genelkurmay Başkanı istifa edecek kadar erdemli ve onurlu olmayı deneyecekler midir?

 

Genelkurmay Başkanlığı’nın konuyla ilgili dün yaptığı açıklama ise, özrün kabahatten ne denli büyük olduğunu gözler önüne seren çevir kazı yanmasın türünden bir beyanattır.

 

Neymiş efendim, çocuklar ve kadınlar kullanılarak provakatif eylem yapılmış.

 

Neymiş efendim, tahammül sınırlarını zorlayan bu tür eylemlere karşı serikanlı davranılmaya gayret edilmiş.

 

Genelkurmay Başkanlığı açıklamasının sonunda mizah gibi, şaka gibi, milletimizin zekasını hafife alan ve komedi dizilerine malzeme olacak bir ifade vardır ve aynen şöyledir: “Hiçbir kişi veya grubun şanlı Türk Bayrağını dalgalandığı gönderinden indiremeyeceğinin bilinmesi kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

 

Teröristler bayrağımızı indirdikten yaklaşık 24 saat sonra aklı başına gelen Genelkurmay Başkanlığı hala ve ısrarla; hiç kimsenin bayrağımızı dalgalandığı gönderinden indiremeyeceğini söylemektedir.

 

Sayın Genelkurmay Başkanı geçiniz bunları; vaziyeti kurtarmak namına paylaştığınız görüşleri yazılı şekilde milletimize değil, Diyarbakır’daki hain direkteyken söyleyecek ve gereğini anında yapacak mertliği gösterecektiniz.

 

Sayın Paşa; sizler Ankara’da saltanat sürüp Başbakan’ın peşinden sürüklenirken, bayrak düşüyor, vatan elden gidiyor, farkında mısınız?

 

Bayrak inerken serinkanlı olabiliyorsanız, namus ve şeref elden giderken de herhalde soğukkanlılığı elden bırakmazsınız.

 

Şayet devlet yaşayacaksa, şayet millet var olacaksa, bayrak direğine tırmanacak kadar cüretkâr olan bir sefilin, tam alnı çatından devrilmesi de haktır, helaldir, hukuktur, mahşeri vicdanının şaşmaz adaletidir.

 

14 Ağustos 1996 tarihinde, Kıbrıs’ta bayrağımızı indirmeye kalkışan ‘Solomon” isimli bedbahtın, şerefli Türk bayrağına el sürerken hak ettiği şekilde cezalandırıldığı hatırımızdadır.

 

Şunu biliniz ki, bayrak iniyorsa, bayrak düşüyorsa, bayrak soluyorsa işgal var demektir.

 

Bayrak indirilirken seyreden varsa, sessizliğe gömülenler görülüyorsa korkaklar, namertler işbaşında demektir.

 

Bayrak hakaret görüyorsa,  bayrak küçümseniyor, alaya alınıyor, kanlı ellere terk ediliyorsa; vatan esaret altına girmiş demektir.

 

Ey 17-25 rumuzlu haram elebaşısı, ey PKK şubesi, ey Oslo hayranı, ey Kandil aşığı, ey İmralı sevdalısı; senin çözümün, barışın, açılımın bu mudur?

 

Bayrak inerse çözüm olacak, vatan parçalanırsa çözüm gelecek, millet bölünürse çözüm gerçekleşecek, öyle mi?

 

Doğu ve Güneydoğu’da etnik temizlik olursa barış gülleri açacak, PKK affedilirse barış hakim olacak, Kürdistan kurulursa barış amacına ulaşacak, öyle mi?

 

İmralı canisi serbest kalırsa demokrasi güçlenecek, teröristler siyasete taşınırsa özgürlük yaygınlaşacak, silahlar değil fikirler konuşursa Türkiye’yi kimse tutamayacak; öyle mi?

 

Batsın senin çözümün, batsın senin barışın, yerin dibine geçsin senin özgürlük ve barış anlayışın, kahrolsun sizin süreç fitneniz.

 

 

 

 

 

 

Last Updated ( Tuesday, 10 June 2014 11:38 )
 
bayrak2.gif

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

Anket

Sitemizin son hali hakkındaki görüşünüz:
 

Free template 'Feel Free' by [ Anch ] Gorsk.net Studio. Please, don't remove this hidden copyleft!