LİNYİTLERİMİZ DE GİDİYOR... Print
Thursday, 12 July 2012 08:43

6353 sayılı "Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmiştir. Kanuna eklenen bir maddeyle ruhsatı kamu kuruluşlarına ait olan linyit kömürü sahalarının özelleştirilmesi amacıyla Özelleştirme İdaresine devri sağlanmıştır.

Enerji kaynaklarımızı büyük oranda yabancı kaynaklardan karşıladığımız bir dönemde Yerli bir kaynağımızın özelleştirilmesi, dünyadaki gelişmeler dikkate alındığında çok büyük olasılıkla bu kaynağımızın uluslararası şirketlerin eline geçmesi anlamına gelmektedir. Enerji ithalatımızın yüksek oranlara ulaştığı dikkate alındığında, bu durumun ülkemizin enerji arz güvenliği açısından ciddi sorun yaratacağı açıktır.

 

 

 

 

 

 

Gece yarısı aceleyle İlgili Kanunun 16 ncı maddesi; "4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 20- "2840 sayılı Kanuna ekli listedeki linyit ruhsatları ile daha sonra bu sahalarla birleştirilmek suretiyle 2840 sayılı Kanun kapsamına dahil olan linyit sahaları, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanuna göre Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından özelleştirilir." hükmünü içermektedir.

Linyitlerin Özelleştirmesine olanak veren yasa maddesi çok sayıda Sivil Toplum kuruluşunun tepkisini çekmiştir.Maden Mühendisleri Odası Cumhurbaşkanına yazdığı yazıda aşağıdaki gerekçelere vererek onayını sunulan yasanın tekrar görüşülmek üzere iade edilmesini talep etmiştir.

“Öncelikle, tüm toplumu ilgilendiren önemli bir konunun tüm taraflarca her yönüyle detaylı olarak tartışılmadan gece yarısı gündeme getirilmesini ve yasalaşmasını takdirlerinize bırakıyoruz. Torba yasanın içine, termik santralarla kömür sağlayan 2172 sayılı yasa ile devletleştirilen, daha sonra 2840 sayılı yasa ile devlet eliyle işletilecek madenler kapsamına alınan linyit sahalarının, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun kapsamında özelleştirilmesini sağlayacak bir hüküm eklenmiştir.

Enerji, tüm toplumu ilgilendirdiği gibi ülkemizin geleceğini de ilgilendiren bir sektör olması itibarıyla stratejik bir öneme sahiptir. 1974 petrol krizi sürecinde ülkemizin elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak üzere linyit sahalarının ruhsatları birleştirilmiş ve havza haline getirilmiştir. Devlet; 2172 sayılı yasayla ruhsatları uhdesine almış, havza madenciliği yaparak ve elektrik santraları kurarak enerji krizini aşmıştır. Bugüne kadar da ülkemizin ihtiyacı olan enerjinin önemli bir bölümü yerli kaynağımız olan linyit rezervlerimizden sağlanmaya devam etmektedir.

Yerli bir kaynağımızın özelleştirilmesi, dünyadaki gelişmeler dikkate alındığında çok büyük olasılıkla bu kaynağımızın uluslararası şirketlerin eline geçmesi anlamına gelmektedir. Enerji ithalatımızın yüksek oranlara ulaştığı dikkate alındığında, bu durumun ülkemizin enerji arz güvenliği açısından sorun yaratacağı açıktır.

İşsizliğin önlenmesinde ve istihdam yaratılmasında çok önemli bir işlevi olan madencilik sektörü ve kömür madenciliğinde özelleştirmeyle birlikte istihdamın daralacağı beklenmektedir. Ayrıca, çalışanların sosyal haklarında ve ücretlerinde yaşanacak azalmalar sosyal bir sorun yaratacaktır.

Madencilik sektörü, iş kazalarının en fazla yaşandığı sektörlerin başında gelmektedir. Son yıllarda sektörde yapılan özelleştirmelerle ölümlü iş kazaları artmıştır. Bu özelleştirmeyle iş kazalarının daha da artacağından kuşku duyulmaktadır.

Bilimsel çalışmalar özelleştirmelerden sonra istihdamın düşüşüne ve ücretlerin azalışına dikkat çekmekle birlikte, ülkemiz özelleştirme uygulamalarından ortaya çıkan başka sonuçlar da, kamusal sermaye ve bilgi birikiminin, dışsal ekonomilerin yok olması, üretim seviyesini düşürerek devlet portföyünün karşılıksız boşaltılması, sendikal faaliyetlerin ve dolayısıyla üretim, iş güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili süreçlerin denetim dışı kalması, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının belirgin ve keskin hale getirmesi gibi birçok olumsuz sonuçlar da gözlemlenmektedir.

Bu sürecin asıl önemli sonuçlarından biri de özelleştirme suretiyle, özel sektör tarafından yapılacak sermaye yatırımının yeni bir endüstriyel tesis ortaya çıkarma yerine mevcut bir tesisi satın almaya yönlendirilmesinin üretim ve istihdam üzerinde olumlu hiçbir tesir yaratmaması olmaktadır. Bir diğer olumsuz sonuç ise serbest piyasa ekonomisi, rekabet gibi beklentilerin yerine tıpkı çimento, sigara, petrokimya, petrol rafineri vb. sektörlerde olduğu gibi var olan devlet tekellerinin yerini yerli ya da yabancı tekellere bırakmasıdır.

Sonuç olarak 1980‘lerin ikinci yarısından günümüze yapılan özelleştirme ihalelerinin tamamı, kamuoyu ve yargı nezdinde tartışmalı hale gelmiş, özelleştirme uygulamaları yabancılaştırma ile eş anlamlı olarak algılanmaya başlanmıştır.

Özelleştirmeler, ekonominin düzelmesine, devletin gelir elde etmesine olanak sunmadığı gibi daha az hizmet, daha fazla külfet ve daha fazla vergi salmak olarak topluma dönmektedir. Şimdiye kadar yapılan özelleştirmelerde bunlar yaşanmıştır. Hiç olmazsa devletin elinde kalan son iki maden olan bor madenleri ve termik santralleri besleyen 2840 sayılı yasanın ekinde listelenen linyit kömürü madenleri ve linyit havzaları özelleştirme sürecine kurban verilmemelidir.”

Last Updated ( Saturday, 14 July 2012 12:32 )