BİLGİ KENTLERİ VE DOKUZ IŞIK PDF Print E-mail
Tuesday, 07 September 2010 16:06

 Çağımıza adını veren bilginin ve buna dayalı yüksek teknolojinin, milletlerin sosyo ekonomik hayatının gelişmesinde oynamaya başladığı hayati önemdeki başrol, bilgi gücünün üretilmesinin, işlenmesinin ve satılmasının belli kurallar ve kurumlar çerçevesinde gerçekleştirilmesini gerekli kılmaktadır. Bu amaçla bilim ve teknoloji politikaları oluşturulması ve bu politikaların hayata geçirilmesi için çeşitli bilgi üretim ve dağıtım organizasyonlarının yapılmasına, bilgi gücünün sermaye ve emek gücüyle verimli bir işbirliği içine sokulmasına yönelik yapılanmalara gidilmesi gibi çalışmalar, devletin bu konularda devreye girmesini gerekli kılmaktadır. Sanayi-Üniversite-Devlet (SÜD) ilişkisini sağlam ve sağlıklı bir zeminde gerçekleştirerek yeni ve ileri teknolojilerin üretimini amaçlayan bilim ve teknoloji merkezlerinin kurulması bu konuda yapılan somut çalışmaların temelini oluşturmaktadır. En genel anlamda, adına bilgi kentleri denilen bu merkezler, bugün bilgi toplumu aşamasına yükselen ülkelerin bu seviyeye gelmelerinde itici motor görevi üstlenmişler ve sayıları ve nitelikleri her geçen gün hızla artmaktadır.

Bilgi toplumu olabilmenin önemli araçlarından biri olan bilgi kentleri olgusu, geleneksel sanayileşme stratejilerinin terk edilmeye başlandığı, iç pazarın dış pazara, dış pazarın da iç pazara dönüştüğü, acımasız yok edici rekabet şartlarının hüküm sürdüğü günümüz dünyasında ülkelerin ve firmaların can kurtaran simidi olmaktadır. Bilgi kentleri çeşitli kaynaklarda teknopark, teknokent, teknoloji parkı gibi adlarla ifâdelendirilmektedir. Biz gerek içinde yaşadığımız zaman diliminin bilgi çağı olarak adlandırılmasını, gerekse insanlığın küresel gelişim sürecinde bugün ulaştığı son aşamanın bilgi toplumu olmasını, bütün bu gelişmelerin temelinde teknolojinin takip edilemez bir hızla artmasını ve teknolojinin temelinde de bilimsel bilgiyi üretmenin, kullanmanın, depolamanın ve iletmenin yatmasını vurgulamak için bu merkezlere bilgi kentleri demeyi uygun bulduk.

Şimdi bu önemli konuyu kısaca incelemeye çalışalım.

 

Bilgi Kentleri Kavramı

 Genel olarak bilgi kentleri kavramı, katma değer yaratacak nitelikte yeni ve ileri teknolojilerin üretimi, uyarlanması veya geliştirilmesi için girişimcilere çok özel şartlarda belli bir kira karşılığında destek sağlayan kuruluşları ifâde eder. Bilgi gücünün sermaye gücüyle sahip oldukları nitelik ve nicelikleriyle devletin yönlendiriciliği altında bir araya geldikleri organize araştırma merkezleri olan bilgi kentleri, sanayi-üniversite-devlet işbirliğinin günümüzdeki somut bir yansımasıdır.

Bu tür yapılanmalar küçük ve orta boy işletme (KOBİ)lerin teknik, sermaye ve yönetim açısından karşılaştıkları sorunların çözümünde olumlu katkılarda bulunurlar. Esasında bilgi kentleri belirli hedefleri olan ülkelerin üzerinde titizlikle durdukları (NASA gibi) temel araştırma ve uygulama merkezleridir.

 

 

Bilgi kentleri kurulduğu ülkenin milli hedeflerine ve buna bağlı bilim ve teknoloji politikalarına, üniversite imkânlarına, sanayi dokusuna, coğrafi yapışma ve teknolojik gelişmişlik düzeyine bağlı olarak değişik tanımlara, hatta isimlere sahiptir.

Birleşmiş Milletler Bilim ve Teknoloji Fonu (UNFSTD) tarafından yapılan bilgi kentleri tanımları şöyledir:

Bilgi Kentleri Tanımları ve Çeşitleri

Bilim Parkları:Genelde temel bilimler alanında güçlü olan teknik üniversitelerle yakın ilişki hâlinde olan ve araştırma ağırlıklı kuruluşlardır. Yenilikçi teknolojiler alanında çalışan firmalar için çekiciliği yüksek bir çevrede yeniden yerleşme imkânı sağlayan ve hedef grupları kesin olarak belli olmayan düzenlemelerdir.

Teknoloji Parkları:Teknoloji geliştirme ve uygulamaya daha çok önem verilen paklardır. Amaç, uluslararası rekabet gücünün arttırılması için kalite iyileştirme, yeni ürün ve üretim süreçlerinin geliştirilmesidir.

Teknoloji Geliştirme Merkezleri: Teknoloji geliştirmeye öncelik ve ağırlık veren merkezlerdir. Fiziksel alan olarak ilk iki tip parktan daha küçüktür. Kuruluş aşamasındaki teknolojik bazlı firmalara öncelik tanıyıp onlara rehberlik yapan parklardır.

İnkibatör: Belirli destekleri (malzeme, eğitim vb.) belirli şartlar altında (kiracılık süresi, seçim kriterleri gibi) küçük işletmelere sağlayarak, onların teknolojilerini geliştirmelerine katkıda bulunan iş geliştirme yuvalarıdır. Kiracı durumundaki girişimciler ticari üretime hazır duruma geldiklerinde yerlerini yeni bir girişimciye bırakarak ayrılırlar.

Duvarsız İnkibatör: Çalışmalarını fiziksel bir alan/bina olmaksızın, danışmanlık yoluyla yürüten inkibatörlerdir.

Bilgi Kentlerinin Tarihi Gelişim Süreci

 Ülkede mevcut bütün bilimsel ve teknolojik birikimini yenilikçi karakteriyle birlikte, sanayiye uygulanarak ekonomiye kazandırılmasında etkin bir görev üstlenen bilgi kentlerinin ilk uygulamaları 1951'li yılların başında ABD'de görüldü. Bu ülkede sanayinin yoğun olduğu bölgelerde üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek amacıyla üniversitelerin çevresinde 'secience park' tipi merkezler kurulmaya başlandı. Bugünün bilgisayar devi IBM de bir grup üniversite araştırma görevlisinin, çalıştıkları üniversitenin hemen yanında kurdukları bir firmanın ürünüdür. Araştırmacılar üniversitede elde ettikleri bilimsel bilgileri anında ticari teknolojilere dönüştürerek üniversite-sanayi işbirliğini gerçekleştiriyorlardı.

Diğer taraftan 1970'li yılların başında İngiltere'de demir çelik sanayinin, içine düştüğü krizin sebep olduğu işsizliğe çare bulmak amacıyla küçük ve orta boy işletme (KOBİ)leri destekleme fikri, yeni teknoloji merkezlerinin doğmasına zemin hazırlamış ve böylece 1972 yılında Cambridge ve Heriot-Watt'da ilk bilgi kentlerinin öncüleri kurulmuştur. Japonya’da ilk bilgi kenti kurma faaliyeti Tsukaba Üniversitesi'nin etkin katılımıyla bu şehirde gerçekleştirilmiş olup, bu ülkede bilgi kentlerinin sayısı hızla artmış ve Japon mucizesinin gerçekleşmesinde motor görevi yapmıştır.

Fransa'da en büyük bilgi kenti 1970'li yılların başında kurulan Sophia Antipolis olup yaklaşık 20 bin aile için iş imkanı sağlamaktadır.

Tayvan, G.Kore gibi uzak doğu kaplanlarının bugünkü seviyeye çıkmalarında etkin bir rol üstlenen bilgi kentleri, her gelişme azim ve kararlılığındaki ülkenin temel kalkınma projesidir.

Türkiye'de bilgi kentleri konusunda 1990'ların başında bazı girişimler olmuş, bunların sonucunda İTÜ-KOSGEB Teknoloji Geliştirme Merkezleri, ODTÜ-KOSGEB Teknoloji Geliştirme Merkezi, İzmir Teknopark A.Ş., Anadolu Teknoloji Araştırma Parkı A.Ş., TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin KOS-GEB ile ortaklaşa başlattıkları girişimler bilgi kentleri konusunda atılmış iyi niyetli ön çalışmalardır.

Ülkemizde gerçek anlamda bilgi kentleri kurmanın zamanı gelmiştir. Bu amaçla yerleşim merkezlerinden oldukça uzakta seçilecek uygun yerlerde temel araştırma laboratuarlarına sahip araştırma enstitülerinin yer aldığı ve devletin yakın desteği ile serbest pazar şartlarında rekabete açık bir yönetim anlayışının kontrolünde finansal (sermaye gücü), akademik (bilgi gücü) ve yönetsel (yönetim gücü) birlikteliği, sanayi-üniversite-devlet üçgeninde gerçekleştirilecek bilim ve teknoloji kentleri kurularak bir yandan hızla sanayileşmemiz tamamlanmalı, diğer yandan da, bilgi toplumu olma sürecimiz hızlandırılmalıdır.

 

 Sanayileşme sürecinin sermaye yoğun aşamadan bilgi yoğun aşamaya geçtiği günümüz dünya şartlarında, teknoloji ve onun kaynağı olan bilimsel araştırmalar günümüzde pazar ekonomisinin sürdürülmesi için olmazsa olmaz şart haline gelirken, bu amacın gerçekleşmesinde çağdaş bir olgu olarak karşımıza çıkan bilgi kentleri temel olarak şu işlevleri yerine getirmek için kurulmaktadır.

* Rekabetin zorlaştırdığı ve kayganlaştırdığı bir serbest pazar ortamında, ayağa kalkmak durumundaki girişimciye risk sermayesi sağlar. Bu sermaye, girişimciyi prototip üretimi

ve hatta seri üretime dek ayakta tutar.

* Bilgi gücünün sermaye gücüyle, verimli bir işbirliği gerçekleştirebilmesi için üniversiteden akademik ve teknik danışmanlık sağlar. Karşılığında öğretim elemanlarına danışmanlık ücreti öder.

* Üniversitede üretilen ve depolanan bilgiyi iletişim ağlarıyla kullanıma açar. Kendi içinde üretilen bilgileri bilgi merkezlerinde depolar ve satar.

* Sekreterya hizmetleri (haberleşme, yazışma, fotokopi) vererek, girişimcinin araştırmaya ayıracağı zamanı arttırır.

* Araştırma ve geliştirme sonucunda elde edilen ürün ve teknolojinin ticarileştirilmesinde finansman, pazarlama, yöne tim sorunlarının çözümüne rehberlik eder.

* Kurulmuş olduğu bölgede dolaylı olarak istihdama ve kalkınmaya katkıda bulunur. Bölgeler arası gelir ve kalkınmışlık farklarını azaltarak toplumsal bütünleşmeye ve barışa destek verir.

Girişimcinin sportif ve sosyal tesislerden yararlanmasını sağlayarak beyinsel yorgunluğunun azalmasına zemin hazırlar.

Ülkemiz için önerdiğimiz bilgi kentleri yukarıda belirtilen ön görevlerin dışında aşağıda belirtilen bilim ve teknolojide öncelikli alanlarda araştırma ve geliştirme ortamı sağlamalıdır.

1. Mikro elektronik, bilgi işlem ve iletişim teknolojilerinin bileşimi olan ve ekonominin yanında, toplum hayatının her alanında temelli değişimlere sebep olan, etkisi diğer teknolojiler üzerinde de görülen bilişim ve enformasyon teknolojisi.

2. Maddenin moleküler yapıda kontrolü sayesinde yepyeni özellikleri olan ürünleri gündeme getiren Yeni Malzeme Teknolojisi.

3. Canlı organizmaların yeni ürün imâlinde kullanılması,hayvan ve bitki türlerinin ıslahı, yararlı organizmaların üretilmesi, DNA'ların sanayide kullanılması, hücre füzyonu ve yeni biyo proseslerin devreye sokulması konularıyla ilgile nen ve bu sahalardaki gelişmeleri 21. yüzyılın başında enformatiğin konumuna gelmesi beklenen Biyo Teknoloji.

4. Elektrik enerjisi üretimi yanında, sağlık alanında (teşhis ve tedavi), ilaç endüstrisinde, tarım ve hayvansal üretimin ıslahında, sanayide kalite kontrolünde, çevre sorunlarının çözülmesinde, savunma sanayinde ve hayatın daha birçok alanında kullanılan Nükleer Teknoloji.

5. Savunma, ulaşım ve iletişim teknolojileri yanında, yeni malzemeler, sağlık, uzay şartlarında deney ve üretim, dünyanın uzaydan gözlenip denetlenmesi ve nihayet uzayınmekan olarak kullanılması gibi orta uzun vâdede hayatımızı kökten etkileyecek uygulamaları içeren Uzay ve Havacılık Teknolojisi.

Kısacası, bilgi kentleri; yeni teknoloji Örenlerinin araştırılması ve geliştirilmesi, tasarımı, üretimi ve pazara sunulması gibi birbirinin içine girmiş olan temel konularda sanayi-üniversite-devlet (süd) üçgeninde görev yapan çağımız gerçeklerinin zorunlu kıldığı bilgi çağı uygulamalarıdır.

Acilliğini ve önemini vurgulamaya çalıştığımız bilgi kentleri uygulanmasının ülkemizin gerçeklerine uygun olarak gerçekleştirilmesi partiler üstü bir devlet politikası olmalıdır. Bu uygulamanın beynini oluşturan üniversitelerimiz başımızda bulunan aykırı başların, dışarılarda gördüğü propagandaya yönelik teknoloji gösterilerinin etkisinde kalarak "bizde malzeme var, beyin yok" zırvalığına aldırmadan, sanayicilerimizle verimli bir işbirliğini gerçekleştirmede çağdaş bir proje olan bilgi kentlerine destek vermelidirler. Bu noktada üniversitelere ayrılan ödeneklerde bölgesel gerçekler de göz önüne alınarak adaletli bir uygulama sağlanmalıdır. Meselâ, bir kaç lobici üniversitenin ödenekler üzerindeki ambargosu artık kaldırılmalıdır.

Bilgi Çağı ve Dokuz Işık

Günümüzde yoğun olarak üzerinde araştırmalar ve tartışmalar yapılan bilgi toplumu olgusunun, Türk milliyetçileri için hem geçmişe, hem de geleceğe yönelik değerlendirmeler açısından ayrı bir önemi vardır. Milli kültürümüze hayat veren tarihi ve dini birikimimiz bilgi ve bilgeliğe çok önem vermiş, hayatımızı bu gerçek etrafında şekillendirdiğimizde de milletler mücâdelesinde hep ön saflarda yer almışızdır. Öte yandan, bu kutlu kaynaklardan güç alan Türk milliyetçiliği ideolojisi de hem amacına yürürken kendisi yöntem (metod) olarak bilgi ve bilimi seçmiş hem de, sosyo-ekonomik uygulama programı olan Dokuz Işık doktrininde dokuz umdenin birini ilimcilik (bilimcilik) olarak ortaya koymuştur.

 1960'h yıllarda, Türk milliyetçiliğinin siyasi lideri olan Alparslan Türkeş tarafından kaleme alınan Dokuz Işık Doktrini'nde maddeler halinde ortaya atılan temel tezlerden bir çoğu günümüzün yükselen değerleri olarak ülkemizde ve dünyada gündemi belirlemektedir. Bunlardan bazılarını kısaca şöyle sıralayabiliriz: Milliyetçiliğin ve dini-ahlâki değerlerin artan sosyal buhranlarla birlikte yükseleceği öngörüsü (Milliyetçilik, Ülkücülük, Ahlakçılık), dünya çapında gelişen olaylar sonucunda insanın ve onun temel değerlerinin ön plana çıkarak hür bir ortamda şahsiyetçiliğin güçleneceği ve sonuçta insanlarda her alanda hür olma isteğiyle, milletlerde her yerde bağımsız olma iradesinin ve talebinin hızla artacağı (Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik) tespiti, bilim ve teknolojinin hızla gelişerek (İlimcilik ve Teknikçilik) ulusal ve uluslararası ilişkilerde köklü değişikliklere sebep olacağı (Gelişmecilik) tezi, kapitalizmin canavarlaştıracağı aşırı ferdiyetçiliğin insanlığı bugünkü gibi ağır bunalımlara itebileceği gerçeğinden hareketle dengeli bir toplumculuğun gerçekleştirilmesi gerektiğini ifâde eden toplumculuk tezi...

Konumuzu doğrudan ilgilendiren Dokuz Işık maddeleri ise İlimcilik, Endüstri ve Teknikçiliktir. Bu konularda, bundan 30 yıl önce Dokuz Işık'ta sayın Türkeş'in neler yazdığına kısaca bakalım "... Dünya yeni bir çağın eşiğinde bulunu yor... Buna ilim (bilgi) ve teknik çağı da diyebiliriz. Bu yeni çağ, nasıl ki sanayi hareketi onsekizinci yüzyılda başlayıp geliştikçe toplumların sosyal yaşayışları üzerinde büyük tesirler yaptı ise, aynı şekilde, bu çağ (bilgi çağı) da insanların hayatını da değiştirecektir. Bunu şimdiden görmek lâzımdır..."(3) Evet, Alparslan Türkeş, bugünün sosyal bilimcilerinin ve Toffler, Drucker, Naisbit gibi kitapları en çok okunan popüler Futurist (Gelecek bilimcisi)lerin üzerinde çalıştığı bu küresel değişimi bundan 30 yıl önceden haber vermektedir.

Bilgi toplumu üzerinde çalışan uzmanların ortaya koyduğu en önemli tespitlerden biri de; bir ülkenin ancak yüksek düzeyde eğitilmiş "bilgi sınıfı"nın öncülüğünde bilgi toplumu seviyesine ulaşabileceği gerçeğidir. Bu konuda Dokuz Işık kitabında sayın Türkeş'in yıllar önce ortaya koyduğu tespit ise şöyledir. "İlim ve teknikte geri kalmış bir milletin yükselmesi için (bilgi toplumu olması için), üç-dört bin kişilik ilim adamı ve teknisyen kadrosu hazırlaması onun için büyük imkanlar sağlar..."(4) Söz konusu bilgi sınıfının sermaye sınıfıyla ahenkli bir birliktelik kurarak araştırma-geliştirme çalışmalarında bulunabilmeleri için üniversite-sanayi işbirliğinin gerçekleştirilmesi ve nihayet devletin koordinasyonunda bilgi kentlerinin kurularak büyük laboratuarlarda ciddi araştırmaların yapılması, bilimsel bilgiye dayalı yüksek yaygın teknolojilerin geliştirilerek sanayiye uygulanması gerekmektedir. Yine bu önemli konuya 30 yıl önceden dikkat çeken Türkeş "... Türkiye'nin bugün ileri gitmiş milletlerin seviyesine ulaşması için... Dünya çapında yüksek, büyük laboratuarlara ve bu çapta ilim adamlarına, teknik elemanlara ihtiyacı vardır..."<5)Bu değerli eserinde bilim ve teknikle kalkınmayı ilke kabul eden A. Türkeş "... Gönüllerin imanla, zihinlerin ilimle (bilgiyle) aydınlanmasını istiyoruz. Cehalet, vehim ve şüphe karanlığını sileceğiz"*6'diyerek yine daha o günlerde ülkemizin bilgi toplumu olabilmesi için yapılması gereken önemli bir işi de bugünkü bağımsız Türk cumhuriyetlerini de işaret ederek şöyle vurguluyor: "... Türk akademisini kuracağız. Türk üniversitelerinde cihanşümul (küresel) itibar ve imkan sağlayacak bir düşünce ve hareket devresi açacağız. Dünyayı geniş bir imtihan alanı ve büyük bir okul kabul ediyoruz. İleri milletlerin kültür ve tekniklerinin kötü kopyacı talebeleri olmaktan çıkacağız. İlimde ve teknikte önderliğe yönelecek bir seviyeye yükseleceğiz."(7)

Dokuz Işık doktrininde "köycülük" maddesiyle Türk köylüsünün geri kalmışlıktan kurtarılması ve çevreden merkeze doğru sağlıklı bir sanayileşmeye zemin hazırlaması için, 'Tarım Kentleri' projesini teklif eden Türkeş'in, ülkemizin bilgi çağını yakalaması ve bilgi toplumu olabilmesi için bilgi sınıfının oluşturulmasını zaruri görerek, 'Bilgi Kentleri' projesine de işaret etmesi dikkat çekicidir.

Ekonomilerin küreselleşme sürecine girdiği günümüzde firmalar yok edici rekabet şartlarında ayakta kalabilmenin tek yolunun ekonomik ve toplumsal hayatın her alanında sürekli olarak gelişmeyi sağlamaktan geçtiğini; bunun da olmazsa olmaz şartının stratejik bir güç hâline gelen bilginin ve buna dayalı teknolojinin zamanla yarışacak şekilde üretilmesi olduğunu çok iyi bildikleri için, devletin öncülüğünde ve koruması altında sanayi ve üniversiteyi bilgi kentlerinde bir araya getirmektedirler. Bu şekilde bilgi kentleri dev bütçeli AR-GE'lerin doğmasına sebep olmaktadır. Rekabet olgusunun sıkı sıkıya bağlı olduğu (AR-GE) teknoloji üretiminin ülkemiz için ifâde ettiği hayati önem üniversitelerimize büyük görevler yüklerken, ciddi imkân ve fırsatlar da bahşetmektedir.

Çağı yakalamak, doğal gelişim sürecini ve teknolojik bilgi birikimini arttırmak, değişen tüketim kalıplarını ve artan talepleri karşılayarak ulusal ve uluslararası boyutta rekabet gücü kazanmak ve yeniliklere açık genç nüfusumuzu gerektiği gibi eğiterek üretime yönlendirmek için dinamik bir bilim politikası belirlenerek üniversite ve sanayiyi bilgi kentlerinde buluşturmalı ve bu ilişkiyi koordine edecek bağımsız bir Bilim ve Teknoloji Bakanlığı kurulmalıdır.

Diğer alanlarda olduğu gibi, bilim ve teknoloji alanında da büyük hedeflerin belirlenmesi ve zamanında gerçekleştirilebilmesi için bugünü dünden görebilen ve yarını bugünden programlayabilen eğitilmiş beyinlere, perdesiz gönüllere, muhabbetli arınmış büyük ruhlara ihtiyaç vardır.

 Dipnotlar

1. Muazzez BABACAN, Teknopark Kavranılan ve Türkiye'de Uygulamalar, TMMOB

Makine Mühendisleri Odası Ulusal Makine Mühendisliği ve Eğitimi Sempozyumu Rapor ve

Bildiriler Kitabı, 1993,s:182.

2. Bilim ve Teknoloji, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, s: 19,20, DPT Yayını, 1994.

3. Alparslan TÜRKEŞ, Dokuz Işık, s: 409, Hamle Yayınevi, 1. baskı.

4. A.g.e. s: 408.

5. A.g.e. s: 394.

6. A.g.e. s: 393.

7. A.g.e. s: 393.

8. Kâzım ÜTÜK, Karadeniz TEKNİK Dergisi, Yıl:l, Sayı.7.s: 16,1996.

9. A.g.k.

 

 Kazım ÜTÜK

www.kutluyol.org

 

Last Updated ( Wednesday, 08 September 2010 14:30 )
 
bayrak2.gif

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

Anket

Sitemizin son hali hakkındaki görüşünüz:
 

Free template 'Feel Free' by [ Anch ] Gorsk.net Studio. Please, don't remove this hidden copyleft!