TÜRK DAYANIŞMA KONSEYİ DE "HAYIR" DEDİ Print
Written by ulku2   
Wednesday, 25 August 2010 13:32

İçinde ÜLKÜ TEK'in de bulunduğu Yaklaşık 70 sivil toplum kuruluşundan oluşan Türk Dayanışma Konseyi referandum konusunda görüş ve düşüncelerini açıkladı. Ankara Büyük Sürmeli Otelin'de düzenlenen basın toplantısında Açıklamayı Kamu Çalışanları Vakfı Başkanı Şemsettin Yelmen yaptı. Açıklama metni aşağıdadır...

 

"Yetmiş sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu bir platform olan Türk Dayanışma Konseyinin, kuruluş temsilcileri olarak, yaşamakta olduğumuz referandum süreci ile ilgili görüş ve düşüncelerimizi, saygıdeğer medyamız vasıtasıyla aziz milletimizle paylaşmak üzere, bu toplantımızı düzenlemiş bulunmaktayız.

Sözlerimizin başında, hepinize hoş geldiniz der, en iyi dileklerimizi sunarız.

Değerli Basın Mensupları

Bugüne kadar Türk Dayanışma Konseyi olarak, Ülke meseleleri ile ilgili görüş ve düşüncelerimizi yine medyamız aracılığı ile milletimizle birçok defa paylaşmıştık.

Yaşamakta olduğumuz referandum süreci ile ilgili görüş ve düşüncelerimizi ortaya koymak maksadıyla böyle bir toplantıyı planlamamıştık.

Planlamamıştık, çünkü bize göre referandum, seçmenlerin hür iradeleri ile tercihlerini ortaya koyacakları bir halk oylaması niteliği taşır.

Ama görüyoruz ki, seçmenlerin hür iradelerine tehditle, şantajla, vaatlerle, rüşvetle, adil olmayan yöntemlerle ipotek konulmaya çalışılıyor dahası hür iradeye pranga vurulmak isteniyor.

 

İktidar ve özellikle Başbakanın söylem ve eylemleri toplumu kutuplaştırıyor, ayrıştırıyor ve cepheleştiriyor.

 

 

Açıklama yapmak zarureti hissetmemizin sebebi, Başbakanın sivil toplum kuruluşlarını oylarının rengini belli etmesi yönünde açıklama yapmaya zorlaması, üstelik bu konuda tehdit olarak algılanabilecek ifadeler kullanmasıdır.

Bilindiği gibi sayın Başbakan, alanlarda ve demeçlerinde “bazı sivil toplum kuruluşları evet dese de yeterli değil”, “Sessiz kalanlar bilesiniz ki yarın huzurumuza geldiğinizde bizde sessiz kalırız” ,“Bitaraf olanlar bertaraf olur, bunu böyle bilesiniz” gibi cümleler kullanmıştır.

Yani Başbakan toplumu tehdit etmiştir!

Aslında Başbakan “ya yanımda olur evet dersiniz, ya da sizi darmadağın ederim, size hayat hakkı tanımam” demeye getiriyor.

Bugün artık Başbakanın evet oyu alabilmek için, tehdit, şantaj, vaat gibi akla gelebilecek her yolu denediği net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Türk siyasi hayatında örneğine ilk kez rastladığımız bu anti demokratik tutumun insan haklarına da aykırı olduğu açıktır.

Bizler Türk Dayanışma Konsey Olarak;

İçinde bulunduğumuz referandum sürecinde, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların, iş dünyası teşkilatlarının, odaların, borsaların oy rengini açıklaması yönünde zorlanmalarını, tehdit edilmelerini hem gayri ahlaki buluyor, hem de şiddetle kınıyoruz.

Değerli Basın Mensupları;

Bizler, 70 sivil toplum kuruluşunun temsilcileri olarak; üyelerimiz tarafından bizlere verilen yönetim vekâletine dayanarak, ülkemizin ve aziz milletimizin götürülmek istendiği karanlık dehlizleri görerek, bu aldatma ve kandırmadan ibaret anayasa değişiklik paketine, tüm şantaj ve tehditlere rağmen “Hayır” diyeceğimizi ilan ediyoruz.

Neden Hayır dediğimizi hür irademizle ve gerekçeleriyle Türk kamuoyuna açıklamak istiyoruz.

Buradan Aziz Türk Milletine sesleniyoruz!

Önümüze konulan anayasa değişiklik “paket”i ne toplumsal ne de siyasal anlamda bir mutabakatın ürünüdür. Aksine işbaşındaki iktidarın despotik bir dayatmasıdır. Bu sebepten toplumsal uzlaşmayı temsil etmesi gereken anayasa, şimdiden toplumsal ayrışmanın, hatta toplumsal çatışmanın ciddi bir dinamiği haline gelmiştir.

Hâlbuki1982 anayasasında bugüne kadar 86 madde iktidar ve muhalefet partilerinin birlikte ve büyük çoğunlukla ittifakı ile değiştirilmiş ya da bazı maddelere eklemeler yapılmıştır.

Yani bu ülkede ilk defa anayasa değişikliği yapılmıyor!

Paket olarak dayatılan bu anayasa değişikliğinin toplumun ihtiyaçlarına cevap vermek için hazırlanmadığı ortadadır.

Yapılan bu değişiklikler, aralara belli kesimlerin hoşnut olacağı ve kimsenin de itiraz etmeyeceği maddeler serpiştirilerek, süslenip makyajlanarak iktidarın ihtiyaçlarına ve gerçekleştirmek istedikleri karanlık hedeflere göre hazırlanmıştır.

Toplumun duyarlılıklarını ve acılarını istismar eden bazı maddelerin pakette yer alması, özellikle referandumun kabul ettirilmesi için gündeme getirilmiştir.

Bu değişikliklerin ne demokrasi ile nede insan hakları ile alakası yoktur. Bu bir AKP anayasa metnidir.

Vitrine konan bazı maddelerden örnekler vererek konuyu irdelemek istiyoruz.

Bu paketteki temel insan hak ve özgürlükleri konusunda ki değişiklikler –ki kadınlara, yaşlılara, engellilere pozitif ayrımcılık, çocukların istismarının önlenmesi gibi –zaten altına imza attığımız uluslar arası sözleşmelerle taahhüt ettiğimiz konulardır. Anayasamızın 90.cı maddesi, insan hak ve hürriyetleri ile ilgili sözleşmeleri anayasanın üstünde görmektedir. Bu konularla ilgili mevzuatımızda sözleşmelere uyumlu hale getirilmiştir. Kaldı ki bu konuda eksiklikler varsa her zaman düzeltilebilir.

Bu konuların referanduma sunulması doğru bir tavır mıdır?

Referandumda hayır çıkarsa, bu temel hak ve özgürlükler uygulanmayacak mıdır?

Eğer 8 yıldır bu konularda bir ilerleme kaydedilmemişse, İktidarın yönetim becerisindeki zafiyetinden değil midir?

İktidar, bu konuları istismar alanı olarak kullanmakta ve bu pakette geçirmek istediği maddelerin yanında, insan temel hak ve hürriyetleri ile ilgili maddeleri, Amerikan pazarlama tekniği ile promosyon olarak millete sunmaktadır.

Diğer taraftan seyahat hürriyeti ile ilgili değişiklikle vergi kaçırma fiilini işleyenler ve asker kaçakları yurt dışına çıkabilecekler hatta kaçabileceklerdir. Başka bir deyişle suç işlemek adeta anayasal bir himaye altına alınarak teşvik edilmektedir.

AKP yöneticileri ve yandaş tüccarlar acaba kendileri için kurtuluşu yurt dışına kaçmakta mı görüyorlar?

Ayrıca geçici 15.ci maddenin kaldırılmasıyla 12 Eylül cuntacılarıyla hesaplaşacaklarını söylemeleri külliyen yalan ve aldatmacadır. İlgili madde için zaman aşımı durumu ve dokunulmazlıklar kalkmadığı sürece ve yine sanık lehine kanunun uygulanması prensibi yürürlükte iken, 12 Eylül darbecilerine hesap sormak mümkün değildir.

Bu konuda ne yazık ki, 12 Eylül’ün mağdur ve mazlumları kandırılmakta, istismar edilmekte ve bazıları propaganda aracı olarak kullanılmaktadır.

Yine sormak isteriz ki, kişisel bilgilerin korunması anayasal güvence altına alınmadığı için mi, hiçbir dönemde olmadığı kadar bu iktidar döneminde ayaklar altına alınmıştır?

Ayrıca Kamu denetçiliği ile ilgili madde demokratikleşme konusunda şaşalı bir şekilde takdim ediliyor. Devletin işleyişini denetleyecek böyle bir kurumun görev ve yetkilerinin iktidar tarafından belirleneceği ve kadrolaşma alanı olarak kullanılacağı göz önüne alındığında “vay ülkemizin haline”! demekten kendimizi alamıyoruz..

Diğer taraftan memurlara toplu görüşme yerine, toplu sözleşme de bir aldatmacadır. AKP 2002 yılında memurlara grev hakkı vereceğinin sözünü vermiş olmasına rağmen bu değişiklikte grev hakkı yoktur.

Toplu Sözleşmede sendikalar ve hükümetler anlaşamazsa İktidar tarafından seçilen Hakem Kurulu karar verecektir. Bu durumda memurların kazanımı ne olacaktır?

Sayın Basın Mensupları

Aslında bu anayasa değişiklik paketinin esasını Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu ’nun yapısını değiştirmek teşkil etmektedir. Bu durum, yasama ve yürütmeyi elinde tutan AKP’nin yüksek yargıyı da ele geçirme operasyonudur.

Hepimizin bildiği gibi Demokratik Parlamenter rejimin devamı yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız çalışması yani kuvvetler ayrılığı prensibine dayanır.

Yasama, yürütme ve yargının bir elde toplanmasının adı artık demokrasi değil diktatörlüktür.

Ayrıca Anayasa Mahkemesinde yapılmak istenen değişiklinin esas amacının, bu dönemde kurulan soygun, vurgun, talan düzeninin müstakbel sanıklarını ve etnik bölücüleri, Yüce Divan’da yandaş hakimler eliyle aklamak olduğu iyice gün yüzüne çıkmıştır.

HSYK’nın üye seçimi ve üye yapısı ince ince hesaplanarak Adalet Bakanı’nın emrinde bir kurul haline getirilmekte böylece yargı tamamen siyasete teslim edilerek, yandaş yargı oluşturulmak istenmektedir.

Yine Anayasa Mahkemesi ile ilgili değişiklikte, yüce divan kararlarına yeniden inceleme yolu açılacak, bölücülük ve PKK ile işbirliği suçundan milletvekilliğinden azledilen kişilere, milletvekillikleri iade edilecektir.

Ayrıca bu pakette 9. Madde ile mevcut anayasa da eylem ve söylemleri ile partisinin kapatılmasına sebep olan milletvekillerinin, milletvekilliğinin düşmesine yönelik düzenleme ortadan kalmaktadır. Yani Mecliste her türlü bölücülük serbest hale gelmektedir.

Değerli Basın Mensupları;

Bu Anayasa değişikliğinin, AB, ABD ve etnik bölücü terör örgütünün istekleri doğrultusunda, iktidar tarafından yürütülen ama milletimizi çileden çıkaran, Habur görüntüleri ile şimdilik kesintiye uğrayan “Açılım” projesine de alt yapı oluşturduğu Başbakan tarafından itiraf edilmiştir.

AKP, Türk Milletinin bekasını tehdit eden, dıştan güdümlü yasaları çıkarabilmek ve dış mihrakların taşeronu olan PKK’nın isteğine cevap veren milli devletin, üniter yapının, milli kimliğin ortadan kaldırılacağı federatif yapılanma için, yeni Anayasa değişikliklerinin 2011’den sonra gündeme getirileceğini de ilan etmiştir.

Milletimize onaylatılmak istenen bu Anayasa değişiklik paketi ise, yıkım projesinin anayasal ilk adımıdır.

Kısacası ülkemizin birlik ve bütünlüğüne kasteden, Türk milletinin kardeşliğini ortadan kaldırmayı amaçlayan adına “Açılım” denilen yıkım projesi Türk Milletine onaylatılmak istenmektedir.

Değerli Basın Mensupları

Bizler Türk Dayanışma Konseyi olarak;

Referandumda,

- Sözde demokrasi adına paketin içine serpiştirilmiş tuzaklara “HAYIR” diyoruz.

- Bu Anayasa Değişiklik paketi ile Devletimizin kuruluş felsefesini ve temellerini sarsarak, milli birlik ve bütünlüğü yok etmenin alt yapısı hazırlandığı için, Cumhuriyetimizi ve milli üniter devlet yapımızı koruma ve kollama adına “HAYIR” diyoruz.

- Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve milli mücadeleyi bir türlü hazmedemeyenlerin, Sevr destekçilerinin, kendini Türk değil, Türkiyeli hissedenlerin isteklerine cevap veren bu değişikliklere “HAYIR” diyoruz.

- Hiçbir ciddi devletin tartışmadığı ve tartışılmasına izin vermeyeceği konuları, sözde demokratikleşme ve sivilleşme adı altında tartıştıran bu zihniyeti önleme adına “HAYIR” diyoruz.

- İktidarın zihinlere soktuğu etnik köken fitnesi devam etmesin diye “HAYIR” diyoruz.

- Yasama, yürütme ve yargının tek bir gücün eline geçerek demokrasinin diktatörlüğe dönüşmesini ve yeni Führer’lerin oluşmasını engellemek için “HAYIR” diyoruz.

- Etnik bölücülüğe ciddi seviyede cüret kazandıran bu sakat siyasi anlayışa artık yeter, artık dur demek için “ HAYIR” diyoruz.

- Bölünmüş Türkiye projelerine, yeni Habur görüntülerine fırsat vermemek için “HAYIR” diyoruz.

- Bölücü terörün hedef ve taleplerinin AKP zihniyetinin söylem ve eylemleriyle birçok noktada örtüştüğünü gördüğümüz için “HAYIR” diyoruz.

- Türkiye’nin işsizlik, yoksulluk, açlık, yolsuzluk ve özellikle terör gibi gerçek gündemi ortadayken, gündemin üstünün seviyesi giderek her geçen gün düşen referandum tartışmaları ile örtülmesine karşı olduğumuz için “HAYIR” diyoruz.

- Terör Anadolu’nun iç merkezlerine kadar yayılmışken, Doğu ve Güneydoğu’da adeta iç savaş ve kalkışma provaları yapılırken, Demokratik özerklik ve Türk Bayrağının yanına ikinci bir bayrak konulması talep edilirken ve BM’lerin konuya el atması yönünde fütursuzca beyanlar verilirken sessiz kalan bu hükümete “HAYIR” diyoruz.

- Medya’da, iktidara yandaş yazarçizer ve dışarıdan güdümlü kişilerin aylardır, Türk milletinin algısını değiştirmeye yönelik bölünme senaryolarını ayyuka çıkarmasına zemin hazırlayan ve destek veren AKP politikalarının son bulması için “HAYIR” diyoruz.

- Darbelerden hesap sorma, vesayet kaldırma, demokrasi getirme gibi değerler üzerinden yapılan istismarlara son vermek için “HAYIR” diyoruz.

- Toplumsal huzursuzluk alanlarının genişlemesine, cephelerin derinleşmesine, ülkemizin yeni sosyal krizlere sürüklenmesine karşı olduğumuz için “HAYIR” diyoruz.

- Vurguncuların, soyguncuların, haram lokma yiyenlerin hesap vermekten kurtulmasına müsaade edilmemesi için “HAYIR” diyoruz.

- Türkiye’nin daha ezik, daha çaresiz, daha yoksul bir ülke durumuna düşürülmesinin engellenmesi için “HAYIR” diyoruz.

- Sekiz yıllık yıkım sürecinin artarak devam etmesinin önüne geçmek ve Türk Milletine biçilmek istenen kefeni yırtmak için “HAYIR” diyoruz.

Türk Kamuoyuna Saygılarımızla Arz Ederiz."25.8.2010

Türk Dayanışma Konseyi